Giriş Tarihi: 17.06.2017 22:38 SonGüncelleme Tarihi: 18.06.2017 11:22
Cumhurbaşkanı Erdoğan medya temsilcilerine iftar verdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tarabya Köşkü'nde medya temsilcilerine iftar verdi. Sabah Gazetesi adına Turkuvaz Medya Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak katıldı.
CHP'NİN YÜRÜYÜŞÜNE TEPKİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sizler eğer kalkıp da 'TEM'i veya E-5'i de işgal ederiz.' filan diyecek olursanız o zaman durum aynı 15 Temmuz'a dönüşür ki ona da tabii müsaade etmek gibi bir lüksümüz asla yok. Zaten yapılan iş şu an hukuki değildir, onu da söyleyeyim. Bunu yasal yollardan, böyle bir adımı atmak suretiyle gidişiniz şu andaki hükümetimizin bir inceliğidir, daha da ileri gidiyorum bir lütfudur." dedi.
"HABER PEŞİNDE KOŞMAKLA, İHANETE ARACILIK ETMEK TAMAMEN FARKLI ŞEYLER"
İktidar oldukları dönemlerde diğer alanlarda olduğu gibi medya sektöründe de farklı seslerin, farklı görüşlerin dillendirilmesine özellikle imkan sağlamaya gayret ettiklerini ifade eden Erdoğan, "Ayrıcalıklarını kaybedenler, bundan rahatsız olsalar da bugün medyamızın daha renkli, daha demokratik, daha çoğulcu olduğu bir muhakkaktır, bir gerçektir. Demokraside ulaştığımız seviye itibarıyla ülkemizde artık hiç kimse milli iradeyi yok sayamaz. Kendini milletin ve seçtiklerinin üzerinde göremez." diye konuştu.
Yürüyüşünüz lütfumuzdur
›› Dün akşam medya temsilcilerine iftar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin “Böyle bir adımı atmak suretiyle gidişiniz şu andaki hükümetimizin bir inceliğidir, bir lütfudur” dedi
›› ‘Tutuklu gazeteciler’e yönelik eleştirileri de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, haber peşinde koşmakla ihanete aracılık etmenin tamamen farklı şeyler olduğuna işaret etti
Helikopter ile saldırıyorlardı, tanklarla, toplarla saldırıyorlardı. Sizler de şu anda yollarda yürüyüşler yapıyorsunuz. Akşam da karavanlarda istirahat ediyorsunuz, olay bu. Sizler eğer kalkıp da ‘TEM’i veya E-5’i de işgal ederiz’ filan diyecek olursanız o zaman durum aynı 15 Temmuz’a dönüşür ki ona da tabii müsaade etmek gibi bir lüksümüz asla yok. Zaten yapılan iş şu an hukuki değildir, onu da söyleyeyim. Bunu yasal yollardan, böyle bir adımı atmak suretiyle gidişiniz şu andaki hükümetimizin bir inceliğidir, daha da ileri gidiyorum bir lütfudur. Bunun da çerçevesi içerisinde devamı ama bu şekilde kalkıp da gerek ulusal gerek uluslararası bazda özellikle ülkemizi özgürlüklerin olmadığı bir ülke havasında yansıtmanın gayreti içine girmek asla bu ülkeye bir şey kazandıramayacağı gibi kendilerine de bir şey kazandırmayacaktır. Bunu bir tehdit yolu olarak düşünüyorlarsa hiç mi hiç kazandırmayacaktır. Zira her şey ortada.”
‘Bir şey kazandırmaz’
’dakilerden ne farkınız var? Onların elinde F-16’lar vardı.Temmuzte sözü olanın bunu ifade edeceği yer yol kenarları değil, Meclis kürsüsüdür. Mahkeme kararına itirazın usulleri bellidir. Bunun dışında bir hareket tarzının, ne ülkeye ne millete ne de adaletin tecellisine bir katkısı olmayacaktır. Zira biz ülkemizi güçlü kılmak istiyorsak, biz bu ülkeyi birlik, beraberlik içinde muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak istiyorsak, o zaman ülkeyi karıştırmanın hiçbir anlamı yoktur. Sizin 15 siyasetcilik olmadığını belirterek, FETÖ’cülerin servis ettiği çarpıtmaların üzerinden devleti, devletin güvenliğini, ülkenin geleceğini hedef almanın asla gazetecilikle bağdaşmayacağını söyledi. Erdoğan, “Hukuk önünde hiç kimse layüsel değildir, dokunulmaz asla değildir. Kendi istedikleri kararlar çıkmadığında yargı kurumuna saldıranlar en büyük zararı bu ülkeye veriyorlar. Unutmayın adalet yollarda değildir. Adliye binalarındadır. Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘Yollar yürüyerek aşınmaz.’ Varsa bir haksızlık müracaat edeceğin yer bellidir. gazete, dün akşam Huber Köşkü’nde medya temsilcilerine iftar verdi. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, uluslararası karalama kampanyalarına kalemşörlük yapmanın Tayyip ErdoğanCumhurbaşkanı Recep
Karalama kampanyası
Erdoğan şöyle devam etti: “Maalesef bizler ülkemizde senelerce haber yerine özellikle de dezenformasyonla ağır bir propaganda bombardımanıyla hep karşı karşıya kaldık. Bilhassa medya dünyasının köşe başlarında bulunanlar, ellerindeki bütün gücü milletin sesini duyurmak için değil, demokrasinin gelişmesi için değil, özellikle de kendi ideallerini yansıtabilmek, bunu özellikle, ısrarla devam ettirebilmek amacıyla kullandılar. Medya, halk adına kamuoyu oluşturan bir kuvvet olmaktan ziyade kendisini siyasetin yargının, yasamanın, yürütmenin, özellikle yerine koyan bir konumda olmuştur.
Özellikle darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir imtihan verdiğini sizler çok daha iyi biliyorsunuz. 40 yıllık siyasi hayatım boyunca hem yerel hem de uluslararası medyada karalama kampanyalarının muhatabı olmuş birisiyim. Sizler de en az benim kadar biliyorsunuz.”
Demirören Holding Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Demirören Oktay
‘Hak üstün gelecek’
Siyaset yaptığı partilerin de aynı şekilde baskılara maruz kaldığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: “1 değil, 2 değil, 3 değil, kapatıldı. Hatta hatta işte şu anda da Genel Başkanı olduğum partim, parlamentoda kahir ekseriyete sahip olduğu bir dönemde, partim kapatılmak istendi. Sayı itibarıyla neredeyse anayasayı değiştirebilecek güce sahip olduğu dönemde bununla karşı karşıya kaldık. Hatta ana muhalefetin başındaki zat o zamanlar, Ankara’da da ‘Gerçekten yargıçlar varmış’ gibi ifadeler kullandılar. Tabii bunları kullananlar, aynı şeylerin onlara da bize de zaman zaman gelebileceğini düşünmediler. Kaldı ki bizler zaten siyasetin içinde bulunduğumuz dönemler içerisinde bunları çok yaşadık, yaşıyoruz.” Erdoğan, hakkın ve hakikatin üstün geleceği inancıyla asla ümitsizliğe kapılmadan çalıştıklarını, mücadele ettiklerini ve bundan sonra da aynı şekilde mücadele edeceklerini aktardı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Nasıl siyasetçiler hukuk içinde hareket etmek zorundaysa, şüphesiz ki gazetecilerin de medya dünyası mensuplarının da aynı şekilde hukuka bağlı kalmak zorunda olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Kaldı ki özgürlük dediğimiz şey sınırsız hürriyetin olduğu bir şey değildir. Özgürlüklerin de bir sınırı vardır ki benim özgürlük alanıma kadar bir özgürlük. Ben de kalkıp sınırsız özgürlüğe sahip olduğumu söyleyemem. Batıdaki bazı kuruluşlar sürekli bize gelirler, hapisteki gazeteciler teranesi, tutturmuş gidiyorlar. bugün size Bakanlığımızın rakamlarını veriyorum, mesleğini gazeteci olarak ifade ederek cezaevlerinde bulunan 177 kişiden sadece 2’si sarı basın kartı sahibidir. Bu 177 kişiden biri cinayet suçundan, diğerleri de terör örgütleriyle olan ilişkileri sebebiyle cezaevinde bulunuyor. Bunu öyle bir dezenformasyonla Batı dünyasına bildiriyorlar ki Batı dünyası da alıyor onunla bizim önümüze geliyor. Diyoruz ki ‘Siz bizim Bakanlığımızın size verdiği bilgilere, belgelere mi bakacaksınız, yoksa onların yalanlarına mı?’ Ne derseniz deyin, aynı şeyi döndürüyor, karşımıza geliyorlar.” Haber peşinde koşmakla, ihanete aracılık etmenin tamamen farklı şeyler olduğuna işaret eden Erdoğan, “Manşetini, kalemini, gazete sayfalarını, terör örgütünün emrine verenlerle, eline silah alıp dağa çıkan arasında temelde bana göre hiçbir fark yoktur. Terör örgütü mensupları ile işbirliği içinde hukuku çiğnemenin, milli güvenliği tehdit eden eylemlere girişmenin elbette bir müeyyidesi olacaktır” ifadesini kullandı.
‘Virüs bünyeyi sarmış’
15 Temmuz darbe girişimine de değinen Erdoğan, “15 Temmuz’da olanların akıbeti belli” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü 15 Temmuz’un banileriyle yapacağımız çok büyük işler var. Onlarla vereceğimiz mücadele öyle az buz değil, bakın her yerden bir şeyler çıkıyor. Virüs bütün bünyeyi sarmış vaziyette. Bu işi öyle ufak tefek olarak ele alamayız. Bu sürece gelene kadar bizim de eksiklerimiz, yanlışlarımız olmuş olabilir. Göremediğimiz, gözden kaçırdığımız şeyler olabilir. Bundan dolayı iş buraya kadar gelmiş olabilir. Fark ettik, şimdi de üzerine üzerine gidiyoruz” diye konuştu.
‘Yerli ve milli menfaat’
Medya dünyasının Türk demokrasisine verdiği katkılar dolayısıyla katılımcılara teşekkür eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Benim özellikle bir başka ricam da şudur, gerçekten sizler gerek hükümetimizle gerek şahsımla, ne konuşuyorsam, aynı şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama bir şeyi özellikle rica ediyorum o da şudur: Yerli ve milli olarak ülkemizin ve milletimizin menfaatinin olduğu yerde bana göre diğerleri teferruattır. Buna bizim dikkat etmemiz lazım. İşte şu anda dağlarda olanlarla dağlara kaçırılanlar ve onların verdiği desteklerle ülkemizi hala karıştırmanın gayreti içinde olanlar, ekonomide ciddi bir sıçramanın işaretlerinin ortaya çıktığı bir dönemde bunun bize kazandıracağı hiçbir şey yoktur. İşte ilk çeyrekte yüzde 5 gibi bir büyümenin yakalandığı Türkiye, artık 2017’yi çok daha farklı bir şekilde inanıyorum ki oranlarını yükselterek gerçekleştirecektir. İhracatta bugün de söyledim inşallah şu andaki işaretler 155 milyar doları gösteriyor. Ben onun da üzerine inşallah çıkacağımıza inanıyorum. Koşuyoruz, koşturuyoruz, daha iyi bir yere varacağız. Tabii bu da bize yetmiyor, çünkü 2023 hedeflerimiz çok büyük.”
‘Hiçbir izahı yoktur’
CHP yürüyüşünün anayasaya aykırı olduğunu belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi bütün bu olaylar olurken bazı STK’ların kalkıp da yargının bu zatla ilgili vermiş olduğu karara adeta destek çıkıyormuş gibi, anayasanın 138. maddesini çiğniyor olmasının hiçbir izahı yoktur. Eğer yargı bu tür baskılar altında kalırsa biz yargıdan adaleti nasıl bekleyeceğiz? Ve ürkeklik, yargıya baskı kusura bakmayın adaletin gelişini sağlamaz. Öyle elde ‘adalet’ pankartlarıyla dolaşmak da adaleti getirmez. Eğer adaleti arıyorsan, adaleti aramanın makamı da yeri de Türkiye’de parlamentodur. Ama baskı unsuru olma gayreti içerisine girersiniz unutmayın ki 138. madde sadece siyasetçiler için çalışmaz. 138. madde A’dan Z’ye herkes için çalışır. Ve yargı yarın eğer sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın.”



YORUMLAR