Halife II. Abdülmecid kızının düğününde.
Sultan V. Mehmed ve İstanbul ziyaretine gelen Alman Kayseri II. Wilhelm
Abdülaziz
II. Abdülhamid'in şehzadelik fotoğrafı
Halife II. Abdülmecid
Veliaht Murat, üvey kardeşleri Reşat ve Kemalettin ile, 1870'ler.
Vahdettin
Vahdettin
Sultan V. Mehmed ve İstanbul ziyaretine gelen Alman Kayseri II. Wilhelm
Vahdettin
II. Abdülhamid'in tahttan indirildiğini bildiren Aram Efendi,Selanik Mebusu Emanuel Karasu Efendi,Mebusan Meclis'inden Draç Mebusu Jandarma Mirlivası (Tuğgeneral) Esat Paşa ve Bahriye Feriki (Koramiral) Arif Hikmet Paşa'lar
V. Mehmet
VI. Mehmet
Sultan Vadettin'in cülus töreni
Halife II. Abdülmecid
II. Wilhem, Enver Paşa, V. Mehmed
V. Mehmet
Sultan Abdulaziz İngiltere ziyareti sırasında, 1867
V. Mehmet
II. Abdülhamit
Vahdettin
V. Murad
II. Abdülhamit
Abdülaziz Han
V. Mehmet
V. Murad
Sultan Abdülaziz endişeli gözlerle objektife bakarken, yanında ise biri elini pardesüsün içine Napolyon edasıyla sokmuş, diğeri Abdülaziz Han'ın sandalyesine yaslanmış vatan kurtaran aslan (!) edasıyla iki asker var...
Cemal Paşa
Enver Paşa ve Mustafa Kemal, 1911 Trablusgarp
Sultan Abdulaziz İngiltere ziyareti sırasında, 1867
Talat Paşa
Fotoğrafın merkezinde, beyaz pelerinli İsmail Enver (Enver Paşa). Onun sağında, Kolağası Mustafa Kemal, Paris Askerî Ataşesi Binbaşı Ali Fethi (açık renk paltolu)
Cemal Paşa’nın cenazesi, 22 Temmuz 1922 günü Tiflis’te morgda.
Fotoğrafı çekilen ilk padişah Abdülmecid Han
Cemal Paşa, bir Almanya ziyaretinde Türk ve Alman denizcilerle.
Enver Paşa
Enver Paşa
Talat Paşa
Cemal Paşa El-Hindiye Barajı'nda, Hilla
Dünya’nın ilk denizaltısı
Resmi olarak dünyanın ilk denizaltısı Palmcrantzs Verkstäder ve J & CG Bolinders Mekaniska Verkstads AB şirketleri tarafından 1879-1883 yılları arasında ürettildi. Denizaltının tasarımını mühendis Thorsten Nordenfeldt yaptı.
Fakat Seyyid Vehbî’nin “Sûr-nâme’-i Hümâyûn” adlı kitabında garip bir olay anlatılır.
Hikaye 1719 yılında Padişah 3. Ahmet’in şehzadelerinin sünnet düğününde geçer.
Sünnet düğünü deyip geçmeyin Okmeydanı Okmeydanı olalı böyle eğlence görmemiştir. 15 gün 15 gece süren eğlencede 5 bin fakir çocuk sünnet edilmiş hiçbir masraftan kaçınılmamıştır.
Okmeydanı dedik ama eğlencenin düzenlendiği merkezdir burası ve Sadabad dahil Haliç’in tüm kıyıları bir eğlance alanına dönüşmüştür.
İşte o eğlencelerin düzenlendiği bir gün Padişah 3. Ahmet Aynalıkavak Kasrı’ndaydı.
Haliç’in üstü neredeyse kayıklarla örtülü gibiydi. Hatta kürek çekmek dahi imkansızdı.
Haliç kıyıları ise insanla doluydu.
Birden Haliç’in üzerinde koca bir timsah belirdi.
Timsah ağzını açıp kapayarak bir süre suyun üzerinde dolaştı.
Bu aslında timsah değildi timsaha benzeyen yüzen bir taşıttı ve binlerce İstanbullunun bakışları arasında suya daldı ve gözden kayboldu. Aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra timsah suyun içinden tekrar çıktı ve ağzını açtı.
İçinden beş rakkas çıkıp timsahın üzerinde dans etmeye başladı. Alkışlar ve çığlıklar koptu Haliç’te… İnsanlığın gördüğü ilk denizaltıydı bu aslında… Eski mimarbaşı İbrahim Efendi’nin tasarladığı bu ilginç dev timsah görünümlü denizaltı batı tarihine geçen ilk denizaltıdan yaklaşık 160 yıl kadar önce Haliç’te yüzmüştü…
Tasarımını Mimar İbrahim Efendi tasarısıydı. Suya batan bu cismin içinde 4-5 kişi saatlerce kalabiliyordu.
Ağız kısımlarından birleştirilmiş iki kayık öncelikle bir araya getirilmişti.
Su geçirmemesi için katranla boyanmıştı. Batıp çıkmasını ise araca bağlanan ağırlıkların bırakılıp tekrar toplanmasıyla yapılıyordu.
Teknenin dış tarafında yelpazeye benzer uçlar , içeridekilerin nefes almasını sağlayan bir havalandırma sistemi oluşturuyordu.
Bu uçların dışarıdan çirkin bir görüntü oluşturmaması için gövdeye konan kuş görünümü verdi.
Tarihteki ilk siyahi pilot!
Ahmet Ali Çelikten, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı savaş pilotuydu. 1883'te İzmir'de Nijeryalı bir aileye doğdu ve hayatının çoğunu İstanbul'da geçirdi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevine yükseldi.
Kariyerine 1904 yılında Türk Deniz Kuvvetleri'ne katılarak başladı ve dört yıl sonra Mühendishane-i Bahr-i Hümayun'a (Deniz Harp Okuluna) gitti ve bir subay olarak görev yaptı.
1914 yılında Tayyare Mektebi'ne (Hava Harp Okulu) girdi, 1916'da Osmanlı Tayyare Bölüklerinde (Hava Kuvvetleri Komutanlığı) pilot oldu ve Birinci Dünya Savaşı sırasında iki yıl savaş uçaklarıyla başarılı bir şekilde uçtu.
Sayesinde, Ahmet'in oğullarından ikisi, kayınbiraderi ve yeğeni de pilot olmuştur.
Doğa üstü veya eski tabiri ile 'gayri tabii' olaylar, tarihin her devrinde görülmüştür. İnsan kanıyla beslenen vampirler, mezarlarından çıkıp insanları rahatsız eden yaşayan ölüler, mitolojik hikayelerde kendine yer tutan ve halk arasında anlatılıp günümüze kadar gelen iblisler, cadılar sadece bunlardan ilk akla gelen birkaç tanesidir. Burada inceleyeceğimiz Tırnova Olayı ise, Osmanlı'nın resmi gazetesinde kendine yer tutmuş, enteresan ve gizemli bir vak'adır.
Tırnova Neresidir? Tırnova, günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde bulunan bir şehirdir. Sofya'nın batısında yer alır. Şehir 1393 senesinde, I.Bayezid devrinde Osmanlı tarafından ele geçirilmiştir.
Tırnova Olayının Ortaya Çıkışı Tırnova Vak'ası ile ilgili bütün bildiklerimiz, 21 Cemaziyelevvel 1249 yani 6 Ekim 1833 tarihli Takvim-i Vekai gazetesindeki birkaç sütunluk haberden ibarettir. Bu haberde, Tırnova Naibi Ahmet Şükrü Efendi'nin yazdığı mektubun aynen yayınlandığı söylenmektedir.
Ahmet Şükrü Efendinin Mektubu Mektup dönemin dili ve resmi gazete jargonu sebebiyle gayet ağır tamlamalar ve bugün için anlaşılamayacak kelimelerden oluşmaktadır. Bu sebeple biz mektupta yazanları anlaşılır biçimde bir özet halinde sunmayı daha uygun bulduk. Mektubun tamamını merak edenler gazetenin adı geçen tarihli nüshasını inceleyebilirler. Ahmet Şükrü Efendi mektubunda özetle şunlara değiniyor:
'Tırnova şehrinde cadı zuhur etmiştir. Görünmeyen varlıklar insanların üzerilerine taş, toprak, tabak, çanak,sahan gibi eşyaları atıyorlar. Evlere girerek bohça ve yastıkların yerlerini değiştiriyorlar. İnsanlara sorduğumuzda üzerilerine bir camış oturmuş gibi ağırlık hissettiklerini beyan ediyorlar. İki mahalle ahalisi hanelerini terk ettiler. Cadı dedikleri bu varlıkların ahaliye zarar vermesi üzerine, cadıcılık ile meşhur olan Nikola namlı birisiyle 800 kuruşa [cadıları kovması karşılığında] pazarlık edildi.''
Cadıcı Nikola Sonrasında Nikola bölgeye gelerek kendi sihirli tahtasıyla , büyü meziyetlerini kullanarak iki mezarı tespit ediyor. Bu mezarların Ali ve Abdi Alemdar adlı iki Yeniçeri kardeşe ait olduğu söyleniyor. Nikola ise bu mezarların cadılı olduğunu ve mezarların açılıp, cesetlerin göğüslerine birer tahta kazık çakılmasını ve yüreklerinin çıkartılarak kaynar suda haşlanması gerektiğini söylüyor.







































































YORUMLAR